Prof. Dr. Mesut Çetin

Hipnozla Ağrı Tedavisi ve Anestezisiz Ameliyatlar

Hipnotik analjezi, ağrı hissinin trans durumunda disosiyatif olarak azaltılması veya ortadan kaldırılması demektir ve gerek hipnozun çeşitli yönlerinin araştırılması yönündeki deneysel çalışmalarda (75); ve gerekse klinik çalışmalarda hipnozun terapötik etkileri nedeniyle yaygın şekilde kullanılmıştır. Ağrı hissinin hipnoz altında azaltılması veya yok edilmesi, çoğu zaman, aktarılan yaşantının çeşitli yönlerinin hayal ettirilmesi (aktif imajinasyon) yoluyla elde edilebilir (75). Hipnotik analjezi sağlamanın çeşitli yolları vardır (60,75,85). Örneğin ağrı deneyimi, bu hissin karıncalanma veya hoş bir ılıklık hissine dönüştürülmesi yoluyla değiştirilebilir ya da ağrılı bölge, anestezi uygulandığı hayali yaratılarak uyuşturulabilir. Kişilere, sevdikleri bir fanteziye dalarak, vücutlarının başka bir yerindeki bir hisse konsantre olarak ya da dikkatlerini vücutlarının dışına, gözlemcinin konumuna girmeleri sağlanarak dikkatlerini ağrı kaynağının dışına çevirmeleri telkini verilebilir.

Ağrılı ekstremitenin aslında olduğundan daha küçük boyutlarda olduğu hayal ettirilerek, bundan kaynaklanacak ağrının azaltılması da, vücut biçiminde çarpıklıklar bulunduğu hayal ettirilerek aynı amaca hizmet edebilir. Hilgard (75) hipnozun kişilere, ağrı karşıtı bir hayale dalarak ve böylelikle de ağrıyla kognitif açıdan rekabete girip bu hissin farkında olma fonksiyonu dışına çıkarılmasını (disosiyasyonunu) sağlayarak yardımcı olduğunu bildirmiştir. Ancak diğer araştırmacılar hipnotik analjezideki asıl mekanizmanın farkında olma fonksiyonunun disosiyasyonu değil de, bilinçli eksekütif kontrolun disosiyasyonu (ve bununla birlikte ağrının kontrol altına alınmasını sağlayan, bilinç dışı alt sistemlerin aktivasyonu) olduğunu öne sürmüşlerdir (86). Bu gibi güçlü analjezi mekanizmaları, kendiliğinden de kullanılabilmektedir. Birçok akut travma vakası, travmadan hemen sonra oldukça az ağrıdan şikayet etmekte ve asıl ağrı şikayetinde, aradan günler geçip güvenli bir ortama ve tedaviye kavuştuktan sonra bulunmaktadır (87). Bu durum bir disosiyasyon mekanizmasını ve travmanın psikolojik etkilerine karşı başlangıçtaki, savunma amaçlı bir uyumu yansıtıyor olabilir. Ancak travma karşısındaki şiddetli disosiyatif tepkinin devam etmesi bireyi daha sonra hem PTSB gelişmesine hem de travmanın tekrarlanma eğilimine elverişli duruma sokabilir (64). Ağrılı duygulanımle baş edebilmek için otohipnotik sürecin kullanılmasına, borderline kişilik bozukluğu (BKB) vakalarının kendi kendine zarar veren davranışlarında da rastlanmaktadır.

Disfori, BKB'nun bir işaretidir ve "hızla tırmanan bu depresyon, anksiyete ve öfke karışımına (88) çoğu zaman hastanın kendi kendine zarar vermeye yönelik davranışları eşlik eder. Kendi kendine zarar verme davranışında dikkatin ağrı veya görsel olaylar üzerinde odaklandığı, disforinin (ya da daha önce anlatıldığı gibi depersonalizasyonun) bilinçte dissosiye olduğu; kendi kendine zarar verme eyleminin anlamının ve sonuçlarının, söz konusu davranış üzerindeki kontrol duygusuyla birlikte erişilemez nitelik taşıdığı bir disosiyatif değişikliği davet ettiği izlenimi mevcuttur(1).

Kendi kendine zarar vermek, yalnızca BKB'nda değil, disosiyatif bozukluklarda da oldukça yaygındır. Coons ve Milstein (112) bir tarafını kesmek, yakmak, kendini bıçaklamak ve trikotillomani gibi çeşitli kendi kendine zarar verme eylemlerine, çoğul kişilik bozukluğu, psikojenik amnezi ve başka türlü nitelendirilemeyen disosiyatif bozukluk vakalarında da oldukça yüksek bir insidansla (%23-48) rastlandığını bildirmişlerdir.Bizim DKB olgularımızda da, %40 oranında mevcuttu (49).

Posthipnotik telkinlerden kaynaklanan davranışlar temelde kişinin, motivasyon kaynağını bilmediği, direnilmesi olanaksız, kompülsif bir eylemin ortaya çıkması, olarak karakterize edilmiştir (81). Bu eylem önceden belirlenmiş bir anahtar işaret verildiğinde (boğaz temizleme, ayak bileğine dokunma, kaşınma, v.b.) eylemlerin normal akışını kesintiye uğratır ve bu kesintiye uğrama, görünürde kişi yapılanı yabancılaşmaksızın ya da klasik vakalarda olduğu gibi, farkında olma fonksiyonunun tamamen dışında gerçekleşir. Hilgard ve Hilgard (60) amneziyi, hipnozun ve disosiyasyonun merkezi bir özelliği olarak görmekte ve örneğin hipnozun ağrı hissini kontrol altına alabilme konusundaki etkinliğini, bununla açıklamaktadır (yani hasta ağrı algılamasını, bu algılama gerçekleşmeden önce unutur).