Prof. Dr. Mesut Çetin

Ruhsal Travma ve Çoğul Kişilik Tedavisinde Hipnozun Yeri

Klinikte hipnoz, daha önce disosiye olmuş materyale ve bu arada duygulanıme ulaşmak amacıyla bir araç olarak kullanılabilir. Psikoterapilerde, travmanın ve buna eşlik eden duygulanımin, kontrollu bir şekilde anımsanmasını kolaylaştırmak amacıyla uygulanabilir. Örneğin PTSB'da tedaviye yardımcı olarak, hastanın duygulanımini, bilinen bir travmatik olay canlandırılırken güven ve rahatlık hislerini devam ettirmek için modüle etmek amacıyla hipnozdan yararlanılabilir. Bu uygulama hastaya, zarar görme korkusu olmaksızın aynı olayı yeniden yaşayıp incelemesi için yardımcı olmaktadır. Hastalar, kontrol altında olmayan disosiye materyalle daha iyi başa çıkabilmek için, hislerini disosiye edebilmek amacıyla otohipnozu öğrenmektedir (9,40). Ancak disosiyasyonun hipnoz yoluyla terapötik olarak başlatılması hastaya, bunu daha iyi kontrol edebildiği hissini vererek davetsiz ve zorlayıcı tabiatını hafifletmekte ve böylelikle de içeriğinin, travmatizasyon sürecini daha az hatırlatmasına olanak vermektedir(9,40,65,72). Bizim DKB olgularımızın tedavisinde hipnozun kullanılmasının füzyonu hızlandırdığı ve terapiste tedavi sürecinde yararlı ve emniyetli bir enstrüman olarak yardımcı olduğu kanısına varılmıştır (72).

Kişinin, hallüsinatuvar yoğunluğa sahip daha önceki deneyimleri yeniden yaşadığına subjektif bir şekilde inanması olarak tanımlanan yaş küçültme (75), laboratuvarda uzun süre, bireyin hipnoza ne ölçüde cevap vereceğinin belirlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Klinikte ise hipnoz aracılığıyla sağlanan yaş küçülmesi, disosiye anıların ve travmatik deneyimlerin anımsanmasını kolaylaştırmak amacıyla kullanılan, güvenli ve kontrollu bir yöntemdir (9,40). Bizim DKB ve PTSB olgularımızın tedavisinde yaş küçültme de hipnozun kullanılmasının füzyonu hızlandırdığı ve terapiste tedavi sürecinde yararlı ve emniyetli bir enstrüman olarak yardımcı olduğu kanısına varılmıştır(72). Bunu sağlayacak hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) yeteneği DKB olgularında anlamlı olarak yüksektir. Geçmişi sanki o anmış gibi canlı bir şekilde yaşayan ( ekmnezi) DKB'lu bireyler, bu spektrumun söz konusu kapasitesi en yüksek olanlarını temsil eder. Yani bu kişiler bellek ve kimliklerini o anda mevcut olandan disosiye ederler. Daha küçük yaş düzeylerine geri dönmek o yaşı sanki şimdiymiş gibi, o yaşa ait sözel, motor ve duygulanım davranışlarla yaşamak yeteneği (12), hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) düzeyinin yüksek olduğuna işarettir. Bu hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) yeteneği yüksek grupta yer alan bazı bireyler, kendilerinin aynı zamanda hem geçmişteki olayı yaşayan, hem de içinde bulunduğu anı gözlemleyen ikili bir deneyim bildirir ve bu "gizli gözlemci" etkisidir (75). Hilgard'a göre (75) "gizli gözlemci", bilinçliliğin hipnoz altında parçalandığı bir metafordur. Hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) düzeyi ileri derecede yüksek bireylerin üçte bir kadarında (%25-40'ında), bilinçli farkında olma fonksiyonu disosiye durumda bile olsa bilincin, hipnozun tamamen farkında olan bir bölümü olarak tanımlanan bu gizli gözlemci etkisi vardır (75,113,114). Hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) düzeyleri yüksek kişilerda "gizli gözlemci" etkisi mevcut olabilir ya da olmayabilir ama Perry (113), bu etkinin bildirildiği bireylerdeki posthipnotik amnezinin daha şiddetli olduğuna değinmiştir(1).

Spektrumun diğer ucunda, hipnoz altında yaş küçülmesi gerçekleşen, ancak bunu o andaki perspektiflerini koruyarak başaranbireyler yer alır. Yani bu bireyler eski geçmişlerini, o sırada seyrettikleri bir televizyon ya da sinema filminden söz edercesine canlı bir şekilde anlatırlar ve bu "filme" asla tam olarak "dalıp gitmezler"(age regression) (1). Disosiyatif füg vakaları birdenbire, beklenmedik yolculuklara çıkarlar, geçmişlerini unuturlar ve kişisel kimliklerini net olarak bilmezler. Daha önceki görüşlerin aksine bu hastaların yalnızca küçük bir bölümünde kısmi veya tam olarak yeni bir kimlik gelişir (115). Füg-öncesi kimlik ve anılar geri döndüğünde ise, füg sırasında olup bitenlerin anımsanmamasına sık rastlanır. Diğer birçok disosiyatif durumda olduğu gibi füg durumlarına da çoğu zaman psişik veya fiziksel travma, parasal sorunlar, cezadan kurtulma isteği, çaresizlik ve güçsüzlük duyguları ya da hoş olmayan anıların anımsanması zemin hazırlar (1151). Füg şeklinde dolaşıp durma anamnezi veren bir vakayı inceleyen van der Hart (116), hasta, füg öncesindeki durumunu "çıkış yolu görememekteydim" sözleriyle anlatmıştır (sayfa 83). Bu vakaların hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık)si, değerlendirilmemiştir(1). Askerlikten firar eden vakaların merkezi konumundaki kliniğimizde disosiyatif füg olgularında hipnotizabilite (hipnoza yatkınlık) yüksek çıkmış, bunlardan %5'in DKB olgusu olduğu anlaşılmıştır(71).

DKB vakalardaki çekirdek semptom, belleğin ve kimliğin çeşitli yönlerinin, çoğu zaman çocukluk çağındaki cinsel veya fiziksel kötüye kullanım eylemleri nedeniyle bütünleştirilememesidir (16,20,21,32,34,49,50,65- 70,117). Çocukluk dönemindeki travmatik deneyimler, otobiyografik anıların farklı iki veya daha fazla sayıda bölüme ayrılmasıyla sonuçlanır ve bunların herbiri, kendi hikayesine ve kişilik özelliklerine sahip, farklı, bağımsız bir kimlik olarak bildirilir. Bu durumda kişinin travmaları sahiplenmeme ya da yanlış sahiplenme riski vardır "bu benim başıma gelmedi ki, onun (diğer kimliğin) başına geldi; zaten bunu çoktan haketmişti!"... Bazı kimlikler, disosiye durumlarının bilinçliliğe hakim olduğu sıralarda gelişmeye devam eder. Kimlikler arasındaki amnestik engel, asimetrik olabilir ve bazı kimlikler daha tam bir anı deposuna ayrıcalıklı bir bilinçlilik erişimine sahiptir(1).

DKB'nun, bireylerinin sık sık spontane hipnoza girdiği şeklindeki görüş çok yönüyle desteklenmektedir. Örneğin Bliss (16) bir hastasının şu ifadesini yayınlamıştır: "Teslim olduğun derin hipnozda sükun içerisindesin, tamamen uyuşmuş durumdasın, vücudun gevşek ve hareket edemiyorsun. Bunu izleyen bir sonraki ve en son evrede, her şey simsiyah. İdareyi Lisa (bir kişilik) ele aldığında, aynı hisler söz konusu" . Dahası, DKB fenomenolojisinin büyük bölümü amnezi, yaş küçülmesi ve gizli gözlemci etkisi şeklindeki hipnotik kapasiteler arasındaki etkileşimleri yansıtmaktadır. Gerçekten de değişik kimlikler, bellek bölümlerine erişebilmek ve bunları kontrol altına alabilmek kapasitesinden doğar (109,110). Kronik amnezinin farklı bellek depolarının tecrit edilmemesinde kritik rol oynadığı, DKB'nda açıkça belirlenmiştir ve kronik amnezi, her değişik kimlikle diğerleri arasındaki sınırı çizen faktör olabilir. Putnam ve arkadaşları (118), inceledikleri 100 DKB vakasının 98'inde amnezi kanıtlarıyla karşılaşmışlardır. Hipnoz altında yaş küçülmesi, çoğu kimliğin çocuk-benzeri özellikler taşımasına ve spesifik travmatik deneyimlere kadar izlenmesine analog gözükmektedir. Bu yaş küçülme kapasitesi, spontan amneziyle birlikte tekrarlandığında, bazı değişik kimliklerin ortaya çıkışından sorumlu faktör olabilir. Daha ileriki gelişme dönemlerinde diğer, daha olgun kimlikler ortaya çıkabilir veya bunlar, olgunlaşabilecek derecede uzun süre hakim olan disosiye durumları temsil edebilir. Bazı kimliklerin daha çekimser olan diğerlerini gözlemleme, rapor etme ve hatta bunları etkileme kapasitesi ve daha zayıf olanların görünüşte bilinç kontrolu altında bulunması, ileri derecede hipnotize edilebilen bazı kimselerdeki gizli gözlemci etkisine son derece benzemektedir. Nitekim Bliss (21), farklı kimliklerdeki/kişiliklerdeki değişik düzeylerde mevcut kendi kendinin farkında olma ve belleğe erişebilme özelliklerinin, gizli gözlemci etkisinin belirtileri olduğunu öne sürmüştür(1).

Böylece travmatik anıların bilinçililiğin erişemeyeceği bir duruma geçtiği, kimliğin bölümlendiği veya yeniden biçimlendiği patolojik disosiyasyon durumlarına ait çok sayıda kanıt mevcuttur. Belleğin çeşitli yönlerine nispeten erişilememesi ve bu bölümlerin bütünleştirilememesi, bellek networklarını temel alan kimliği de etkiler (30) Birçok formal hipnotik fenomen, bu durumların çeşitli yönleriyle analogtur. Özellikle de spontan posthipnotik amnezi, birçok patolojik durumdaki amneziye doğrudan paralel gözükmektedir. Düşündüğümüz gibi bunların her ikisi de bilinçlilik tipindeki (trans/normal) veya duygulanım deneyimdeki (anksiyeteli /travmatik /ötimik) kesintilerle belirlenen, duruma bağımlı kodlamanın ürünü olabilir. Ayrıca da yaş küçülmesi ve gizli gözlemci gibi ilginç fenomenler, hipnoza ileri derecede elverişli bireylerin kimlik ve bilinçililik dissosiasyonunda faydalandıkları süreçlere açılan bir pencere oluşturabilir(1).

Bizim DKB ve PTSB olgularımızın tedavisinde hipnozun kullanılmasının füzyonu hızlandırdığı ve terapiste tedavi sürecinde yararlı ve emniyetli bir enstrüman olarak yardımcı olduğu kanısına varıldı.